Pazar, Ağustos 02, 2009

Anne at, Baba at ve Küçük at Tatilde




Anne at, baba at ve küçük at bu sene Çanakkale'ye tatile gittiler. Küçük at için arabanın arka koltuğu düzenlendi .. Küçük atın orayı sadece yatarken kullanacağı düşünülürken, yolculuk boyunca hiiç oradan ayrılmadı. Yanında memesi de vardı ki ooohhh değmeyin keyfine..




Ailecek önce çanakkale gezildi. Ardından gelibolu yarımadası A dan z ye keşfedildi. çanakkale savaşının yaşandığı yerler gezildi görüldü. Hava da maşallah pek sıcaktı. Daha sonra Gökçeadaya geçildi. Ada gezildikten sonra ıssız bir sahil bulduk. Arabadan çadırı çıkarıp kimselerin olmadığı bir sahile kurduk. Sabah uyandığımda dizimden bir kene ısırmıştı. Hastaneye gidip çıkarttık. Mükemmel bir geceydi. Pisleğim çadırda kaldığın bu geceleri hatırlamayacaksın maalesef.






Gökçeadadan sonra bu sefer de karşıya geçip bozaadaya gittik. Orası da mükemmel bir yerdi.






3 gün süren seyahatimiz sorunsuz geçti. yavaş yavaş evimize geri döndük. pisleğimizi pek seviyoruz


.

Cuma, Haziran 19, 2009

KÜÇÜK ATIN HAZİRAN 2009 ZAMANLARI


küçük at ben ahmet, pardon sen prenses ben sevgilin ahmet ...:) aslında baba ama.. son aylarda dans ediyoruz , şatomuza oyun oynamaya gidiyoruz. ne olacak bu prensesle ahmetin aşkı bilemiyorum :) evin önünde çekilmiş bir foto. pek te tatlıymış prenses..

haziran ayında kreşin sezon gösterisi yapıldı. önceleri baya baya nazlanıpağladın sahneye çıkmamak için. sonra koşturmaya başladın. miki dansı, civciv dansı gösterilerin vardı. sahnenin dibinden izledik seni. arada el salladın. gösteri sonunda , çıkmaya nazlandığın sahneden inmek bilmedin. eve döndüğümüz günlerde sürekli gösterileri tekrarladık hep beraber. hele pamuk prensesi kaç kere oynadık bilmiyorum. bütün rolleri sırayla etrafta kim varsa dağıtıp durdun:
-baba sen prenssin
-anne sen cadı olacaksın
-ben prensesim
-babane sen cücesin, ooz yooz da cüce hadi bakalım!!
günden güne büyüorsun pisleğim. her halin ayrı tatlı valla. ilgi çekiciliğin devam ediyor. pazarda , çarşıda her yerde ilgiyi çekiyorsun. sadece bize göre güzel bir bebek değilsin yani. bir de bu ara bitmek bilmez anlatmaların var. bazen öyle anlar oluyor ki bir bahane ile konuyu değiştirmesek sanki gün boyu konuşmaya devam edecek gibisin.
seni çok seviyoruz küçük at :)

Salı, Haziran 16, 2009

kuzu, ben yine geldim




Ne zamandır ağzımda unuturum zamanla. Zaman zaten böyle birşey hatıra, geçmiş, sevinç hatta üzüntü bile tanımaz herşeyi unuttuverir insana. Yazayımda bu bombanda girsin kayıtlara.

ilk ve çabukça öğrendin kavramların arasında renkler geliyor. 1,5 yaşında Turkuaz rengini bile tamamlamış bir çocuk olarak zamanla ana renklerin açık ve koyu olarakta adlandırılabileceğini öğrenince buda sana yetmez oldu. Dün kü gibi takılmalar oluyor ya bazen oda normal.

Eylül: Anne mavim yok bu koyu mavi dibi mi neydi bunun adı anne unuttum

Anne: Lacivert annecim olur tabi.

Ama renklerle oynarken her tonun biz insanlar tarafından farklı isimlendirilmiş olduğunuda kavramışsın demekki. Sahne şu:

Seninle oyun hamurları ile oynuyoruz. Elimizde pembe ve yeşil var. Yeşilden pembeye katıp bir top yapınca asıl renkten farklı bir ton çıktı.

Eylül: Anne bu açık pembe dibi mi?

Anne: evet .

Eee malum oyun mu karıştır karıştırabildiğin kadar. Birazda renk açılınca .

Eylül: Anne peki bu ne renk

Anne: Yavruağzı kızım . (annede bir kafa balonu belirir.yahu fazlamı kaçtı bu bilgi ee yok yahu sordu alırsa alır almaz pembe der geçer.ee napayım daha açık pembe denmez ki buna da.tamam ya öğrenesi gelmişki sormuş sende çiğdem fizikte bir teori vermedin ya.)

Anne tez zamanda kaygılarının yersiz olduğunu görür. Sahne şudur:

Eylül yeni renk toplarına dalmış oynar. En güzel oynarken öğrenir doğrusu üzerinde ilerler Eylül çekirgesi ( çekirge:klasik öğrenene insan modeli.öğrenci ) kendi kendine 4 adet homur topunu sıralamıştır ve konuşur:

-- Pembe (karışımsız ilk top)

-- Açık pembe ( biraz renk katılarak oluşturulan 2.top)

-- Yavruağzı ( biraz daha renk katılarak elde edilen 3. top)

-- MİNİKAĞZI ( Eylül bombasını patlattı iyice açarak elde ettiği 4. top rengine yavruağzı renginden sonra gelebilecek en kendince en uygun renk adını vermiş oldu)

Pazartesi, Mayıs 18, 2009

DİBİ Mİ ANNE?

Evet annecim dibi . Son zamanlarda sıkça onaylatmak amaçlı kullandığın bu sözcüğü ilk etapta "dimi" zannediyordum sonradan fark ettim ki bu "değil mi" şeklinde kullandığımız onay cümlesi. Sende çıkış şeklide DİBİ Mİ? Bu ayın yani mayıs/2009 tamamında kreş gitmene karar verdik yıl sonu etkinliklerine takılabilmen için bakalım neler göreceğiz. İlk halka arz olunan sahne gösterinde "anneler günü "için yaptığınız küçük çalışmada şarkıları konstre olman dışında her türlü etkinlikte bulundun. Hareket eden herşeyi takip etme, çevreyi sürekli takip yani sıkaca sı ne yazıkki bir ben durumu gördüm. Hareket eden birşey varsa yaptığına bakamayan annen. Bu durumu sende düzeltmek için not aldım. Ayrıntıları ile büyümeni atlamamak için blog açtık sana ama galiba kaçırılmamış ayrıntılar için daha sık yazmayı pekte beceremiyoruz babanla. Aklıma gelen geçen ayın bombası.
Mutfakta işim var. Sense benimle oynama ısrarındasın. Yok bu sefer mutfak boşlanamayacak kadar iş ister durumda. En güzeli bana başka bir iş kapısı açacağını bilerekte olsa yaptığıma seni dahil etmek.
Anne: Eylül gel kızım sana su vereyim sende kendi eşyalarını yıka
Eylül: tamam anne su , köpük ve eylül. (kaçırılmaz fırsat)
kısa süre içinde eylül elindeki su kabından çıkarak sünger ile dolap kapaklarına geçer. Anne sukünetini korumaktadır.
Eylül: Anne bizim işimiz hep mi olacak. Neden hep biz çalışıyoruz.
anne deli gibi hız almaktadır. malum iş eline teslim edilen eylül dolap kapaklarından sonra nerelere geçer belli değil.
Eylül: Anne biz temizlik yapıyoruz dimi, hep çalışıyoruz.
Anne: evet kızım temizlik yapıyoruz ama sen suları yerlere döküyorsun dikkat et.
eylül susmuyor sanırsınız ki ömrü temizlikle geçmiş bir kadın sürekli bir şikayet durumu "işi bitmeyen kadın "modunda sürekli söyleniyor. Anne vukuat oluşmadan işini bitirme derdinde.
Eylül: Anne biz hep mi çalışıyoruz
Anne: evet kızım tamam kızım, peki kızım
Eylül: Anne bizim işimiz hiç bitmeyecek mi? ANNE YOKSA BİZ KÜL KEDİSİ Mİ OLDUK?
Bomba patladı. Son sahnede Eylül elindeki bir tas suyu mutfağın ortasına boca etti. Azarı yiyince ortadan kayboldu. Anne işim bitsin diye oyunla oyaladığı kızından bir iş daha kazanmış oldu. Bu hep böyle galiba annelik, kadınlık başkasına devir edilemez, ertelenemez, izine çıkılamaz. :)

Salı, Nisan 21, 2009

Belki de en tatlı hallerin şimdilerde.....


küçük meleğim,
en tatlı zamanların bu aralar ..hoş daha evvelkiler de bana en hoş hallerin gibi geliyordu sanırım. ve belki bundan sonra da aynı cümleyi kuracağım :)
Yaşarken "bunu da yazayım" dediğim onlarca şey olmasına rağmen iş yazmaya gelince nedense hiçbiri aklıma gelmiyor.
Hemen favorilere geçeyim belki aklıma gelirler.
gergedan gibi binmek( omuzlarıma binerek gezmek)
benim adım genelde ahmet, sen de prenses(ahmet, benimle dans eder misin?)
oyuncak hayvanları konuşturma
büyük atın sırtına binme
namaz kıldığım anlarda boynuma tutunman(gülmemek için çatlıyorum)



Pazartesi, Ocak 26, 2009

küçük köpek büyük köpek anne köpek


merhaba küçük köpek,
nadiren küçük ördek de oluyorsun tabii..bebekleri konuşturma , zorla bize de replik dikte ettirme tam gaz devam ediyor.."büyük köpek, banyokızı eline al (ince sesle) yıkanmak istiyorum küçük köpeeek " de..trtçocuk açıldı açılalı işimiz var seninle..ayrılmak istemiyorsun tv başından. tabii bununla bağlantılı olarak "koku oyunu" olayımız var..bebekkokusu sitesinde ne kadar oyun varsa hepsini 100 er kere oynadık..boyamalarda artık daha az dışarı taşırıyorsun boyaları, sulu, kuru, pastel gece gündüz boyuyorsun..uyuma saatini 11 e taşıdın..uyumamak için ne numara varsa hepsini yapıyorsun.geçen akşam oyuncaklarını toplamayıp bir de uyku saatini 12 ye taşıdığından dolayı çıkan tartışmamızda yüzümü tırmaladın..gidip gelip yine tırmaladın..sonra "babacım ben seni çok seviyorum " diye kucağıma oturdun ve barıştık..ben de seni çok seviyorum küçük köpeğim.

Pazar, Ocak 25, 2009

ANNE GELDİ


Annen sana günlük yazmakta pek bir zayıf. Kendisi kilolu ama günlüğünü hatırlamakta zayıf işte. Bakalım son günlerde senle ilgili neler var aklımda. Bir kış atılımı olarak seni kreşe götürdüm. Kolay alışman için haftada izin aldım. Tahminimden çabuk ısındın. Fakat; gel gör ki hemen hastalanıp ara verince gitmek istemez oldum. Bende seni ikna edemiyecek kadar gergin günlere ve mesailere başladım bu hikaye şimdilik dondu. Bakalım nereye varır. Biraz arkadaşlı ortamlar sana iyi gelir diye düşünmüştüm.
Son günlerde favari bir durumun var mı onu aradım ama bulamadım. Suluboya resim yapmak, her zaman ki zil kapıyla oynamak oyunlardan en çok tercih ettiklerin. Seni almaya ananeye geldiğimde arkanı dönüp yüzünü yere kapatıp saklanıyorum zannetmenle, sabah ama her sabah ananeye "eylül gelmedi" numarasıyla saklanman bugünlerin klasiği.
"Tekeşşür " kelimesi nadir yalnış telaffuz ettiklerinden.
Sıralamasıyla muz, nar ve portakal, mandalin en çok sevdiğin meyveler.
En nefret ettiklerinin başında "giyinip, soyunmak" geliyor. Buda sabah ları çıldırtıcı oluyor. Bu konuyu senle bir türlü aşamadım. Sokağa çıkmayıda sevmiyorsun. Bunund sebebi sana olan ilginin dışarda düşmesi olsa gerek. Senle oynamak yerine tv. seyrettiğimiz kapatman gibi.
Kaydettiğin en aşamada bugün başladığımız kendi kendine el yıkama olayı. Yaparsın kızım dediğimde "ama ben suyu çok açıyorum " diye itiraz ettin. "dene bir "dedim. Yapabilince çok mutlu oldun. Sabahtan beri her el yıkama olayından sonra gelip sordun. Olmuş mu?Evet olmuş kızım.
ÖPTÜM KARA KUZU.