Cuma, Haziran 19, 2009

KÜÇÜK ATIN HAZİRAN 2009 ZAMANLARI


küçük at ben ahmet, pardon sen prenses ben sevgilin ahmet ...:) aslında baba ama.. son aylarda dans ediyoruz , şatomuza oyun oynamaya gidiyoruz. ne olacak bu prensesle ahmetin aşkı bilemiyorum :) evin önünde çekilmiş bir foto. pek te tatlıymış prenses..

haziran ayında kreşin sezon gösterisi yapıldı. önceleri baya baya nazlanıpağladın sahneye çıkmamak için. sonra koşturmaya başladın. miki dansı, civciv dansı gösterilerin vardı. sahnenin dibinden izledik seni. arada el salladın. gösteri sonunda , çıkmaya nazlandığın sahneden inmek bilmedin. eve döndüğümüz günlerde sürekli gösterileri tekrarladık hep beraber. hele pamuk prensesi kaç kere oynadık bilmiyorum. bütün rolleri sırayla etrafta kim varsa dağıtıp durdun:
-baba sen prenssin
-anne sen cadı olacaksın
-ben prensesim
-babane sen cücesin, ooz yooz da cüce hadi bakalım!!
günden güne büyüorsun pisleğim. her halin ayrı tatlı valla. ilgi çekiciliğin devam ediyor. pazarda , çarşıda her yerde ilgiyi çekiyorsun. sadece bize göre güzel bir bebek değilsin yani. bir de bu ara bitmek bilmez anlatmaların var. bazen öyle anlar oluyor ki bir bahane ile konuyu değiştirmesek sanki gün boyu konuşmaya devam edecek gibisin.
seni çok seviyoruz küçük at :)

Salı, Haziran 16, 2009

kuzu, ben yine geldim




Ne zamandır ağzımda unuturum zamanla. Zaman zaten böyle birşey hatıra, geçmiş, sevinç hatta üzüntü bile tanımaz herşeyi unuttuverir insana. Yazayımda bu bombanda girsin kayıtlara.

ilk ve çabukça öğrendin kavramların arasında renkler geliyor. 1,5 yaşında Turkuaz rengini bile tamamlamış bir çocuk olarak zamanla ana renklerin açık ve koyu olarakta adlandırılabileceğini öğrenince buda sana yetmez oldu. Dün kü gibi takılmalar oluyor ya bazen oda normal.

Eylül: Anne mavim yok bu koyu mavi dibi mi neydi bunun adı anne unuttum

Anne: Lacivert annecim olur tabi.

Ama renklerle oynarken her tonun biz insanlar tarafından farklı isimlendirilmiş olduğunuda kavramışsın demekki. Sahne şu:

Seninle oyun hamurları ile oynuyoruz. Elimizde pembe ve yeşil var. Yeşilden pembeye katıp bir top yapınca asıl renkten farklı bir ton çıktı.

Eylül: Anne bu açık pembe dibi mi?

Anne: evet .

Eee malum oyun mu karıştır karıştırabildiğin kadar. Birazda renk açılınca .

Eylül: Anne peki bu ne renk

Anne: Yavruağzı kızım . (annede bir kafa balonu belirir.yahu fazlamı kaçtı bu bilgi ee yok yahu sordu alırsa alır almaz pembe der geçer.ee napayım daha açık pembe denmez ki buna da.tamam ya öğrenesi gelmişki sormuş sende çiğdem fizikte bir teori vermedin ya.)

Anne tez zamanda kaygılarının yersiz olduğunu görür. Sahne şudur:

Eylül yeni renk toplarına dalmış oynar. En güzel oynarken öğrenir doğrusu üzerinde ilerler Eylül çekirgesi ( çekirge:klasik öğrenene insan modeli.öğrenci ) kendi kendine 4 adet homur topunu sıralamıştır ve konuşur:

-- Pembe (karışımsız ilk top)

-- Açık pembe ( biraz renk katılarak oluşturulan 2.top)

-- Yavruağzı ( biraz daha renk katılarak elde edilen 3. top)

-- MİNİKAĞZI ( Eylül bombasını patlattı iyice açarak elde ettiği 4. top rengine yavruağzı renginden sonra gelebilecek en kendince en uygun renk adını vermiş oldu)