Pazartesi, Ocak 24, 2011

ANNEYLE OYUNCAK MÜZESİ.

Ocak ayı etkinliğimiz belirlendi efendim. Sanırsın pek bi organizeyim.Sinem ablanın evlendiği 1 seneyi geçti ben halen evine gideceğim. Vay bana çok şükürki haftasonu şeytanın bacağını kırdık. Sabah erkenden trendeyiz. Sorular eşliğinde süprizleri bulmaya çalışıyorsun. Yalnız küçük bir hata fark ediyorum bindiğimiz tren Göztepede durmuyormuş. Mecbur Maltepe iniyoruz ordan Banliyö ve Göztepedeyiz.10 dk yürüme yolu ilede İstanbul Oyuncak Müzesi. Sokağın başından, dev zürafaları görünce heyecan basıyor. Sana mı? bana mı?


Daha kapıdan giriyoruz herşey cıvıl cıvıl rengarenk.Oyuncakların sergilendiği cemekanlara saldırıyoruz.Giriş işlemleri, ses dinleme cihazı, kalpazanlık denemesi (hatıra parası) derken müze aktivitelerinden ahşap boyama salonundayız.İkimiz beraber birer adet boyama yaptıktan sonra ordan çıkmak istemiyorsun. Klasik ikna çalışmaları.

Heryer oyuncak özelliklerine ve üretim yıllarına göre düzenlenmiş.Zaman tüneli gibi sen seytermekten ziyade oynamayı tercih edersin ama ben ayrıntıları seyredip, bilgileri okuyup deli gibi bakınmak istiyorum. Aslında yorulduk 3 kattana sonra aşağıya iniyoruz. Bir tostu hak ettik.


Son katıda görmek istiyorum ama sen hiç oralı değilsin yoruldun ve ahşap boyama yapmak istiyorsun. Mızırdanmaya başladın aslında haklısın heleki bahçede senle yaşıt oynayan çocukları seyretmek ve içlerinde olmak varken ne edesin tarihte bir yolculuğu. Son katı sensiz ve aceyle geziyorum zaten oyuncak evlerin olduğu bölümde camekanlara yapışıp, gönlümce dalıp gidememişim gerisi yalan bana.son kat ise çatı katı ve bir evde kullanılmayan eşyaların konulduğu gibi düzenlenmiş.Ordada şöyle bir nefes alıp küçük bir beyin kurgusu yaşayamadan aşağıdayım.Senle gezmenin olumsuzluğuda bu zaten sen bir çocuksun. Ama tadıda bu zaten sen benim çocuğumsun:)


Binadan çıkmadan bir tuvalete gitmeli diye düşünüyorum iyiki çünkü tuvalet ve sergi salonun olduğu bodrum katı müthiş döşenmiş birden kendimizi bir deniz altının içinde buluyoruz.Burayı çok seviyorsun.


Sonraki etaplar malum Kadıköy minübüüs ve klasik sahne sen uyuma diye zırvalayabildiğim kadar zırvalamak.İşin garibi gece 01.00 uyuduğunda bu ilk daha gece yarısı geçsin ve sen ayakta ol.İncirle yerlerde yuvarlanışın müthişti.Sana yatman için uyarıda bulunurken "ee be kızım benim uykum geldi sen daha ayakatasın "deyince "sen yat bende rahat edeyim" deyişinde.
Ertesi gün evde Tolgahan Bilgehanı bilgisayarları ile birlikte esir alışından sonra en sevindiğin durum otobüsün tv olmasıydı.Kim çıkardıysa bu icadı diyim ki oz aman gavursa müslüman olsun kardeşim. Ççocukla yolculuk için müthiş bir icad.
Anne ve karakuzusu beraber bir haftasonu daha sevdikleri ile zaman geçirmiş oldu bakalım sırada ne var.

Hiç yorum yok: